Öğrencilik Zor Görev
Atatürk'ü Kim Öldürdü!!! X5xsqycocopy


Öğrencilik Zor Görev
Atatürk'ü Kim Öldürdü!!! X5xsqycocopy

Öğrencilik Zor Görev
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Öğrencilik Zor GörevGiriş yap

descriptionAtatürk'ü Kim Öldürdü!!! EmptyAtatürk'ü Kim Öldürdü!!!

more_horiz
BUNU HERKES OKUMALI,OGÜN DELİ NİN YAZMIŞ OLDUGU AGONİ İSİMLİ KİTAPTAN ALINTIDIR...


Atatürk'ün
yanında onlarca emir kolu vardı. Atatürk'ün tek dayanakları onlardı.
Kimse yanına koyulmazdı. Doktorları Atatürk'ü iyileştirmek için
ellerinden geleni yapmışlardı...
Atatürk'ü geç teşhisten yolcu eden doktorlardan bahsediyoruz...
Ama onlarında ellerinden bir şey gelmiyordu. Belki de onu yolcu edenler doktorlar değildi?
Belki de Atatürk siroz denen o mendebur hastalıktan ölmemişti? İşte olay burada başlıyor ya!
Atatürk'ün Doktorları...
Atatürkün
tedavisinde sorumlu olan doktorlar müdavi ve müşavir olmak kaydıyla 2
çeşite ayrılıyordu. Müdavi doktorları Prof Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof
Dr. Nigad Reşad Belgerdi. Müşavir doktorlarıda 5 hekimden oluşmaktaydı.
Müdavi hekimler Atatürkün sağlık durumunu zamanı zamanına takip
edenlerdi. Müşavirler ise Gerekli zamanlarda tedavi eden hekimlerdi.
Atatürk'ün Hastalığı...
Atatürk
1916 yılında Akciğer iltihabıyla yatağa düşüyor, 1918'de böbrek
rahatsızlığıyla hastalanıyor, 1919'da Şişlideki evinde kulak
ragatsızlığı baş gösteriyor. 1921 yılında Atatürkün sol yanağında çıban
çıkıyor. 1921 yılında Ata binerken 3 kaburgası kırılıyor. 1923 yılında
bilindiği gibi ufak - tefek kalp rahatsızlıkları geçiriyor. 1936 Kasım
ayında üşütme olayı geçiriyor. Asıl öldürücü hastalık 1936 Sonunda
başlıyor...
Son dokuz saat... Koca bir tarih göçüyor bu diyardan...
10
Kasım 1938 Perşembe saat: 00:05'te sonda ile 140 cc'lik idrar
boşaltıldı. Saat 02,00'de yarım balon oksijen verildi. Saat 02,45'te
1.cc'lik Huile de Camphree şırınga edildi. Saat 3,30'da koltuk altından
ateşi alındı(Ateşi normaldi) Aralıklarla oksijen verimi devam etti.
Saat 06,25'te solunum yüzeyselleşti ve hırıltı azaldı. Saat 07,45'te
37,7 cc, nabız 124 olarak kaydedildi. Saat 8.00 glikozlu serum verildi.
Saat 8.00'i geçerken Atatürk'ün yüzü daha da soldu. Sapsarı oldu. Ve
birden gırtlağından '' Hi, Hi, Hi...'' diye sesler çıkmaya başladı. Bu
sırada oradaki doktorlardan Kamil Berk gözleri yaşlı ve eli karyolaya
dayalı olarak diğer elindeki ıslatılmış pamukla Atatürkün ağzına su
verme çabasındaydı. Prof. Dr. Süreyya Hidayet ile Dr. Abravaya
Marmaralı, tabanla ilgili refleksleri kontrol etmektedit. Saat: 8,05'te
1 cc Huile Camphree ve 500 cc glikozlu serum yapıldı. Saat: 08,25'te
toplar damar için 1/8mgr ouabaine şırınga edildi. Saat 8,30 da 500
cclik glikozlu serum tekrarlandı. Saat 09,00... Nabız 130... soluk alıp
verme 34...Atatürkün gözleri kapalı ğöğsü sık sık inip çıkmakta. Başta
bulunduğu oda olmak üzere, bütün dolmabahçe sarayı derin bir sessizlik
içinde...
Saat 09,05, Atatürk birden gözlerini açtı, başını sert bir
hareketle sağ tarafa çevirdikten sonra tekrar önceki durumuna getirdi.
Son nöbet defterine şu yazıldı:
Saat: 09,05 vefat etmişlerdir...
Hastalığın teşhisi nasıl yapıldı? Kim yaptı?
Atatürke ilk teşhisi koyan Prof. Dr. Nihat Reşat Belgerdir.
''Atatürk
geceyi teram oteldeki apartmanında geçirdi. Ertesi sabah otelde,
kendine mahsus olarak yaptırılan banyo dairesine girdi ve beni
çağırdılar. Şikayetlerini bana bildirdi. Kaşıntıya çare bulmasını
istiyordu''
Doktor Atatürkü teşhis eder. Atatürk ''kaşınıyı
buldunuzmu nedir?'' diye sorar. Doktor, evet efendim. Kaşıntınızın tek
nedeni karaciğer rahatsızlığıdır. Karaciğeriniz sertleşmiş ve biraz
büyümüştür. Atatürk birden şaşkına döndü..Ama ne çare...Her doktor
farklı teşhis koyuyordu. Kimine göre ise Karınca ısırmasıdır...
Atatürk, gerçekten alkole bağlı sirozdan mı ölmüştür?
Bu
konudaki en büyük eksiklik Atatürk otopsisinin yapılmamaış olmasıdır.
Uzun yıllar görev yapan doktorlar bile bunun alkoldenmi olduğunu
kestiremiyorlardı.
Atatürk'ün ölümüne yönelik iftiralar tümüyle deli
saçmasıdır. Diğer iftira, yalan, uydurmalarında olduğu gibi ciddiye
alınacak yanı yoktur.
Biz, ana amaç olarak, bu saçmalıklara yanıt
vermeyi değil, sözü edilen konularda bilgilendirmeyi esas alıyoruz.
Kişiler; doğrularla, gerçeklerle donatılsın ki bu saçmalara kapılmasın
diyoruz. Atatürk tarafından bedava kazanç yolları kapatılan din
tacirlerinin tabanı haline gelinmesin istiyoruz.
Bölüm 2
Atatürk'ün Ölümü Alkolden mi? (Bu bölüm diğerlerine oranla daha detaylıdır. Lütfen sıkılmadan okuyunuz)
Atatürk
düşmanları, Atatürk'ün ölümünü alkole bağlarlar, içki içtiği için siroz
hastalığına tutulduğunu ve içkiden öldüğünü işlerler. Amaçları; İslam
dinine göre içilmemesi gereken alkollü içkiyi Atatürk'ün içtiğini,
dolayısıyla iyi insan olmadığına ve sonucunda da bunun karşılığını
ölümle bulunduğuna inandırmak, böylece Atatürk düşmanlığı
yaratabilmektir.
Dinden geçinenler Atatürk düşmanlığı yaratmak için,
O'nun ölümünü bu şekilde işlerlerken, diğer yurttaşlar da bilgi
eksikliğinden ve bu konunun yeterince işlenmemesinden dolayı, genelde
bu şekilde; Atatürk alkolden ölmüştür şeklinde; bilirler. Bu nedenle,
konunun ayrıntılı ele alınması ihtiyacı vardır.
Atatürk'ün ölüm sebebi, otopsi yapılmasına gerek olmadığına yönelik düzenlenen raporda şöyle belirtilir:
"...
Atatürk'ün vefatına sebep olan müzmin karaciğer hastalığı 'cirrhose
ascitogene' tabii seyrinde devam ederek karaciğer büyük
kifayetsizliğine bağlı derin koma ile husule geldiği ittifakla tesbit
edilmiş(tir)..."(karın içinde sıvı, asit toplanması)
Ölüm raporunda ise hastalığın teşhisi şöyledir:
"... hastalığın bir 'hepatite sclerocongestive ethylique' olduğu tesbit edilmiştir..."(alkolle ilişkili karaciğer iltihabı)
Birinci
raporda ölümün "cirrhose ascitogene" (karın içinde sıvı, asit
toplanması)'ndan meydana geldiği; ikinci raporda da hastalığın
"hepatite sclerocongestive ethylique" (alkolle ilişkili karaciğer
iltihabı) olduğu belirtilmektedir. İkinci raporda siroz hastalığı
alkolle ilişkilendirilmektedir. Ölüm raporunda böyle denilince, ölümün
alkolle ilişkilendirilmesi yaygın kanı haline gelmiştir. Oysa bugün,
tıbbın ulaştığı düzey içinde, konunun uzmanları, biobsi yapılmadan,
bazı tıbbi tahliller yapılmadan böyle bir kanıya varılamayacağı
görüşündedirler. Ayrıca siroz, alkolden de olmuş olabilir, sirozu
meydana getiren diğer nedenlerle de olmuş olabilir; bugün bu konuda
kesin bir yargıya varmak mümkün değildir; bir karar spekülasyon olur;
kanısındadırlar.
Atatürk'e biopsi yapılmamış, otopsi de
yapılmamıştır. Sirozun nedenini belirlemek için bugün gerekli görülen
tahliller o günlerde bilinmemektedir.
O halde sirozu alkole bağlama,
tamamen, siroz konusundaki genel bilgiden ve Atatürk'ün alkol
almasından yola çıkılarak yapılan varsayımdan kaynaklanmaktadır. Yani
tıbbi bir sonuç değildir, sadece gerekli tıbbi tahliller yapılmadan
varılan bir sanıdır.
Bunun bir sanı olduğunu, karar olmadığını, bu
konuda ölümünden önce de değişik görüşlerin ortaya çıkmış olduğunu, 3
Ağustos 1938 tarihli bir konsültasyon raporunda görüyoruz. Raporun
konuyla ilgili maddeleri:
"1. Atatürk'te bir siroz vardır. Asit yapmış, biraz süb-ikter (gözde sarılık) meydana getirmiştir.
2. Bunun esaslı nedeni alkoldür.
3.
Evvelden Atatürk'ün çektiği malaryanın (sıtma, ki Atatürk 2 kez sıtma
geçirir) bir tesiri olmadığını katiyetle (kesinlikle) söylemek mümkün
değildir...
6... Eppinger'in (yabancı doktor), hepatit sirozu cay-ı sualdir (tartışmaya değerdir)"
Görüldüğü
gibi sadece bir raporda sirozun nedeni üzerine 3 ayrı görüş var.
Birinci görüş alkolden, ikinci görüş sıtmadan, üçüncü görüş hepatit
virüslerinden.
Atatürk'ün hastalığını konu alan kaynakların
incelenmesinden, Türk doktorlarının sirozu alkole bağladıkları, yabancı
doktorların ise konuya farklı yaklaştıkları görülmektedir. Yabancı
doktorların iki ayrı yaklaşımını 3 Ağustos 1938 tarihli konsültasyon
raporunda gördük. Şimdi bir başkasını verelim.
Atatürk'ün muayene ve tedavisi için dört kez getirilen Fransız Prof. Dr. Fissenger ise şöyle diyor:
"Bu
hastalığın sırf içkiden geldiği yolundaki düşünce doğru değildir.
Benim, Fas, Tunus ve Cezayir'den gelen birçok müslüman hastalarım var
ki, ömürlerinde ağızlarına herhangi ispirtolu bir içki koymamışlardır
Dolayısıyla hastalığın daha başka ve önemli sebepleri olduğunu kabul
etmek lazımdır. Bence bunlar arasında özellikle dengesiz beslenme tarzı
ve devamlı kabızlık gibi sebepler başlı başına yer tutmaktadırlar"
Bu
açıklamadan sonra daha önce üç olan siroz nedeni aynı hasta için 4'e
çıkıyor; alkol, sıtma, hepatit virüslerinin yanına bir de dengesiz
beslenme ekleniyor.
Hastalık nedeni bunlardan hangisi veya
hangileridir? Bu konuda zamanında bir tıbbi inceleme yapılmadığı için
bugün söylenecek her şey havada kalacaktır. Tıbbi bir dayanağı
olmayacaktır. Bu nedenle ölüm raporunda,sirozun alkolle
ilişkilendirilmesini bir varsayım olarak görmüştük.
Klinik tanı
alanındaki bu belirsizlikler nedeniyle Atatürk gibi bir kişiye,
ölümünden sonra otopsi yapılarak kesin bir teşhis konmaması, bugün bir
eksiklik olarak karşımıza çıkmaktadır.
Günümüzdeki tıp, karaciğer
sirozunun pek çok nedeninin yanında başlıca sebebinin dengesiz beslenme
olduğunu ve alkollü içkilerin, o da bazı hastalarda, sadece hastalığı
hızlandırdığını ortaya koymuştur.
Bu bilgiler doğrultusunda konuyu
irdeleyelim. Atatürk'ün siroz hastalığına sebep olarak gösterilen dört
ayrı nedenin dördü de Atatürk'te vardır.
Sıtma: İki kez sıtmaya tutulur. Biri çocukluğunda, biri Mayıs 1919'da Samsun'da.
Hepatit
virüsleri: Daha çok diş tedavisi sırasında kapıldığı bilinir. Atatürk;
birçok diş tedavisi yaptırmış, diş çektirmiş, üç altın diş taktırmış ve
sonunda üst damak protezi yaptırmış, bir kişidir. Bunların birisinde
hepatit virüsü kapma olasılığı, o günkü koşulları düşündüğümüzde çok
yüksektir.
Dengesiz beslenme: Atatürk, askeri yaşamında özellikle 12
yıllık savaş ortamındaki yaşamında bulduğunu yemiş ve buldukça
yemiştir. Cumhurbaşkanlığı döneminde de disiplinli yemek düzeni yoktur.
Sabah kahvaltısı yapmaz, yalnız bir kahve ile sigara içer. Öğleyin çoğu
kez yemek yerine sadece bir dilim ekmekle ayran veya limonata içer.
Akşam yemeğini düzenli yer. Ancak dengeli beslenmiş olduğunu söylemek
zordur.
Alkollü içki: İçki içer. Gündüz içmez, akşam sofralarında
küçük rakının (35 cl.) yarısını içer, sürekli içici değildir, ciddi
konuların görüşüleceği sofralarda ve önemli devlet işlerinin
yürütüldüğü günlerde içmez.
Bu durumda siroz nedeni bunlardan
hangisidir? Sıtma mı, hepatit virüsleri mi, dengesiz beslenme mi, alkol
mü? Yoksa dördü de birden mi? Bugün için sirozun gerçek nedenine
ulaşmak pek mümkün görülmüyor.
Dolayısıyla Atatürk'ün ölümü alkolden
olmuştur demek doğru değildir, gerçekçi değildir. Atatürk'ün ölümü
sirozdandır ama siroz nedeni alkol değildir. Nedenini bir tıp adamının
görüşü ile açıklamayalım.
Prof. Dr. Utkan Kocatürk'ün Görüşü:
Prof.
Dr. Kocatürk, Kaynakçalı Atatürk Günlüğü'nün son baskısında, konumuzla
ilgili bilinmeyen bir raporu ortaya çıkarır ve orijinalini de verir.
Rapor 08 Eylül 1938 tarihli; Dr. Nihat Reşat Belger, Prof. Dr. Neşet
Ömer İrdelp ve Prof. Dr. Fiessinger tarafından düzenlenmiştir.
Prof. Dr. Kocatürk, raporda iki cümleye dikkat çeker ve bir tıp adamı olarak bunların yorumunu yapar.
Raporda ön plana çıkarılan cümleler:
"...
Bu vakada 'Laennec' tipinde bir skleröz hepatit söz konusu olamaz.
Fakat söz konusu olan 'Hanot ve Gilbert' tipinde bir hipertrofi
şeklidir."
"Prof. Dr. Fiessinger söz konusu rapora ayrıca şu notu koymuştur:
'Teşhis, Mart ayında formüle edilen teşhistir: Hepatite Sclereuse hypertrophique, type Hanot et Gilbert'."
Prof. Dr. Kocatürk'ün yorumu:
"Bugüne
kadar bilinmeyen bu rapor, Atatürk'e 07 Eylül 1938'de yapılan karın
ponksiyonundan (su alınması) bir gün sonraki muayene bulgularına
dayanılarak düzenlenmişti. Karaciğerin küçülmeyip, yine Mart ayındaki
muayenede belirlenen büyüklüğü koruması ve üzerinin pürtüksüz oluşu,
Prof. Dr. Neşet Ömer (İrdelp) ile Dr. Nihat Reşat Belger'i de alkole
bağlı atrofik siroz tanısından bir ölçüde uzaklaştırıp Prof. Dr.
Fiessinger'in ileri sürdüğü hipertrofik siroz tanısını kabule
yönelttiği anlaşılıyor. Tıp dilinde 'Laennec tipi skleröz hepatit'
alkole bağlı siroz demektir; 'Hanot ve Gilbert tipi skleröz hipertrofik
hepatit' ise safra yollarındaki kronik tıkanma sonucu gelişen siroz
(biliyer siroz) anlamını taşır.
Prof. Dr. Fiessinger, söz konusu
rapora özel olarak kaydettiği notta 'Teşhis, Mart ayında formüle edilen
teşhistir: Hanot ve Gilbert tipi skleröz hipertrofik hepatit' ifadesine
yer verdiğine göre, Mart ayındaki ilk teşhisinde de Atatürk'teki siroz
şeklinin alkole bağlı olmadığını düşündüğünü göstermektedir.
Prof.
Dr. Fiessinger'in gerek Mart ayındaki muayenesinde, gerekse 08 Eylül
1938 tarihli raporda yer alan bu tanısına rağmen, sürekli ve danışman
hekimler tarafından 10 Kasım 1938 tarihinde düzenlenen 'Atatürk'ün Ölüm
Raporu'nda, mevcut sirozun alkole bağlı bulunduğunu ve Prof. Dr.
Fiessinger'in de bu görüşte olduğunu(!) belirtmek üzere '... Mart
başlarında Paris'ten çağrılan Prof. Dr. Fiessinger ile Prof. Dr. Neşet
Ömer İrdelp arasında Ankara'da bir tıbbi danışma daha yapılarak büyük
bir karaciğer ve büyükçe bir dalak bir kere daha müşahade edilmiş ve
aynı teşhis konularak, hastalığın bir 'hepatite sclerocongestive
ethylique' olduğu cümlesine yer verilmiştir."
Prof. Dr. Kocatürk bu
yorumunda, Türk hekimlerince düzenlenen 10 Kasım 1938 tarihli "Ölüm
Raporu"nda, sirozun alkole bağlı olduğu tanısına Prof. Dr.
Fiessinger'in de ortak edilmesini nazik şekilde haklı olarak
eleştiriyor. Ortaya koyduğu rapor ve yaptığı yorum ile sirozun alkole
dayalı olmadığını açıklığa kavuşturuyor.
Kendileri ile yaptığım
görüşmede edindiğim bir bilgi ile konuyu sonuçlandıralım. "Alkole bağlı
sirozda karaciğer küçülür, diğer nedenlere bağlı sirozda karaciğer
büyür ve büyüklüğünü korur." Atatürk'ün ilk muayene raporlarında
ciğerin büyüdüğü, son raporlarda, 08 Eylül tarihli raporda olduğu gibi,
ciğerin büyüklüğünü sürdürdüğü, küçülmediği belirtilmektedir.
Dolayısıyla
Atatürk'ün sirozu, alkole bağlı bir siroz değildir. Çünkü karaciğeri
büyümüştür. Ölümü sirozdandır ama sirozu alkolden değildir. Ölümü
alkolden olmamıştır.
Bu bölüme kadar Atatürk'ün ölümü üzerine
konuştuk, neden öldü, neydi hastalığı, detaylarıyla verdik. Peki
Atatürk ya öldürülmek istendiyse... Kesinleşen tek şey Atatürkün
alkolden ölmediğidir!
Sır perdesini şimdi aralıyoruz...


NOT:Alıntıdır...

descriptionAtatürk'ü Kim Öldürdü!!! EmptyGeri: Atatürk'ü Kim Öldürdü!!!

more_horiz
gercekten ılgınc bı yazı

descriptionAtatürk'ü Kim Öldürdü!!! EmptyGeri: Atatürk'ü Kim Öldürdü!!!

more_horiz
kesinlikle serhat sana katılıyorum...

descriptionAtatürk'ü Kim Öldürdü!!! EmptyGeri: Atatürk'ü Kim Öldürdü!!!

more_horiz
katılmamak elde degıl zaten cansucum...

descriptionAtatürk'ü Kim Öldürdü!!! EmptyGeri: Atatürk'ü Kim Öldürdü!!!

more_horiz
aynen öle

descriptionAtatürk'ü Kim Öldürdü!!! EmptyGeri: Atatürk'ü Kim Öldürdü!!!

more_horiz
wow uzun ve ilginç bir yazı olmuş eline sağlık.

descriptionAtatürk'ü Kim Öldürdü!!! EmptyGeri: Atatürk'ü Kim Öldürdü!!!

more_horiz
başım döndü okuyunca çok uzun ve ilginç
privacy_tip Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
power_settings_newLogin to reply