Öğrencilik Zor Görev
son ağa X5xsqycocopy


Öğrencilik Zor Görev
son ağa X5xsqycocopy

Öğrencilik Zor Görev
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Öğrencilik Zor GörevGiriş yap

descriptionson ağa Emptyson ağa

more_horiz

Bir rivayete göre iki aile arasındaki küslük 1950’li yıllara dayanmaktadır. O zamanlarda iki ailenin genç reisleri Yaşar Bağcıoğlu ve Ali Çıkrıkçıoğlu şehrin ileri gelen aileleri olarak Ankara’dan gelen bir devlet büyüğünü karşılamaya giderler. Giderken de adet olarak hediye götürürler. Yaşar Ağa üzüm bağlarından kendi elleriyle topladığı bir kasa üzümü, şişelerce şarabı, koruk suyunu, pekmezi, çuvalla kurutulmuş üzümü; Ali Ağa ise kendi dokumaları olan bir halıyı götürür. Kendisini Kaf dağının padişahı zanneden bu devlet büyüğü hediyeleri az bulup biraz burun bükse de bir itirazda bulunmaz. O akşam sofrada kendisine hediye edilen üzümü yer, şarabını içer, salataya koruğu döktürür. Altına da halıcıların hediyesi halıyı serdirir.
Midesi kendinden büyük olan devletlû o gece biraz fazlaca yer içer. Bizimkilere ilçenize yol yaptıracağım, camii okul yaptıracağım, Ankara da ne varsa sizin beldenizde aynı refahı yaşayacak diye atar tutar.Devletlû devamında geceyi mide ağrılarıyla tamamlar. Sırtında ve kalçalarındaki kaşıntı da sabahı zor ettirmiştir zavallı arsıza!Ertesi sabah odasında diğer hediyeleri kontrol ederken, kendisine verilmiş olan halıyı inceler uzun uzun. İki tahtakurusu eziği bulur. Kaşıntının nedeni budur! Sonra Bağcıoğlu sülalesinin hediyeleri arasında kuru üzüm çuvalına elini atar, otuz kilo üzümden üç tane küflü taneyi seçer ayırır. Gerisinde kıyameti koparır bu kıymetli devlet büyüğü!
Devletlû kendisine verilen bu hediyelerin bozuk olduğunu söyler ve çok sinirlenir. O kadar sinirlenir ki şehrin hiçbir sorununu çözmez. Aslında çözecek gücü de yoktur zaten. O sinirle yeni hediyelere ve şehirlere doğru yola çıkar.
Bu olay iki ailenin arasını açar. İki taraf karşılıklı birbirini suçlarlar. Ahali de ikiye ayrılır. Bir taraf Bağcıoğlu ailesini diğer taraf da Çıkrıkçıoğlu ailesinin tarafına geçer. Bu mesele de yıllar boyunca sürer durur.
O dönem bir kavga daha çıkar iki aile arasında. Yaşar Bağcıoğlu ve Ali Çıkrıkçıoğlu evlenmek için babalarına giderler. İkilinin babaları oğullarına kız bakarlar. Şehrin ileri gelen çömlekçilerinden Çömlekçi Rıza’nın kızı Fatma’ya talip olurlar. Çömlekçi Rıza parası çok olana verir kızını. Kızı Yaşar Bağcıoğlu alır. Ali Çıkrıkçıoğlu bunu hiç unutmaz. Yaşar Ağa bölgede geniş arazileri olan bir Ağadır. Zamanla dış göç ve tarımda artan makineleşme Yaşar Ağayı ekonomik olarak sarsar. Gelir gideri karşılamaz olur ve yavaş yavaş arazilerini satmaya başlar. Bu arazilerin çoğunu Çıkrıkçıoğlu Ali alır. Düşmanının arazilerini satın alarak ona nispet yapmaktadır. Yaşar Ağa da fırsattan istifade fiyatları yüksek tutmaktadır; nasıl olsa Ali Ağa satın almak için can atmaktadır. Ali Ağa geçmişin acısıyla Yaşar Ağanın istediği fiyatı gözü kapalı vermektedir. Gözünü açtığında geniş arazileri vardır ama cebinde tek kuruşu kalmamıştır.
Yaşar Ağa aldığı bu paralarla şehirde hanlar, hamamlar alır. Ali Ağa ise arazileri ne yapacağını bilemez. O da şehirde birkaç dükkân satın alır ve toptan halı satmaya başlar. Gün gelecek, bu arada devran da dönecek ve Ali Ağa toptancılıktan çok para kazanacaktır; Yaşar Ağa ise sadece dükkânlardan gelen kiralarla ayakta kalmaya çalışacaktır. Geniş bir aileye sahip olan Yaşar Ağanın iki oğlu dört de kızı vardır. Ayrıca annesi, babası ve kendi kardeşleriyle birlikte geniş bir konakta yaşamaktadır. Büyük oğlu Faruk ve onun küçüğü Salim Yaşar Ağanın gözbebeğidir. Yaşar Ağa evin ve sülalenin tek hâkimidir. Aileyi ilgilendiren konularda o ilk ve son sözü söyler; gerisi boştur. Küçük oğlu Salim babasını örnek almaktadır. Her an babasını gözlemlemekte, o ne derse onu yapmaktadır. Faruk ise bir nebze asi gibi dursa da babasının sözünden pek çıkmamaktadır. Fakat Faruk çok pinti biridir. Bu pintiliği sadece ailesine, etrafına karşı değildir. Kendisine karşı da çok pintidir. Bir pantolonu 10 yıl giymeden atmamaktadır. Rivayete göre sırf bu yüzden çayı şekersiz içmektedir. Faruk’un bir küçüğü, evin ikinci erkek çocuğu Salim ise Ağabeyinin tam tersidir. Eli açık olan Salim, her gün dilencilere üç – beş kuruş vermekte; kahveye gidip çok şekerli kahvesini içtiğinde herkese çay ısmarlamakta, giyimine kuşamına, saçına, bıyığına özen göstermektedir. Faruk ve Salim arasında bir yaş vardır. Fakat Yaşar Ağa tasarruflu olmak için ikisini de aynı gün nüfusa yazdırmıştır. Sanki ikiz çocuk gibi aynı gün ve tarihte kayıtlıdırlar nüfusa. Askerlik zamanı gelir. İkisi aynı anda gider askere. Salim İstanbul’da, Faruk ise Adana’da yapar askerliğini. Asker dönüşü Yaşar Ağa oğullarının mürüvvetini görmek için düğün hazırlıkları yaptırır. Tasarruf olsun diye iki oğlunu da aynı anda evlendirmektir niyeti.Önce Faruk’a kız bulunur. Faruk kızı istemese de itiraz etmez. Aslında istemediği şey düğündür. Boş yere masrafa ne gerek vardır! Sıra Salim’e gelir. Ali Ağanın büyük oğlu Hayri ile Salim yaşıttırlar. Ali Ağa da kendi oğlu Hayri’ye kız bakmaktadır. Ali Ağa ile Yaşar Ağa oğullarına gelin bakarken, ikisi de komşu köyün en güzel kızı Nur’u beğenmişlerdir. Tarih tekerrür etmeyi sevdiğinden Yaşar Ağa daha ağır basmış ve kızı kendi oğlu Salim’e almıştır.Hayri ile Salim arasında o günlerden kalan bir hasımlık vardır. Hayri, Nur’u uzaktan birkaç kez görmüştür o güne kadar ama Salim’e kaptırdığı için hep hayıflanmıştır. Zaman zaman karısı Müberra bu hayıflanmaları duymakta ve bu durum kavgaya sebep olmaktadır. Salim ile Faruk için bir gün bir gece süren bir düğün yapılır ve abi – kardeş evlenir. Önce Faruk’un karısı Hacer hamile kalır. Herkes Salim’e bakar. Salim gerekli çalışmaları yapmakta ama karısı Nur bir türlü hamile kalmamaktadır. Böylece bir ay geçer… Bir yıl geçer… Yedi yıl geçer… On yıl geçer…Abi Faruk’un beş çocuğu olmuştur. Salim de ise hala tık yoktur. Salim bu durumu gurur meselesi yapmıştır. Tıbbi hiçbir yardımı kabul etmemektedir. Çünkü ona göre sorun kendisinde değildir; karısındadır. Öyle ya, erkek adamda olmaz öyle şeyler. Varsa bir şey kadın kısmındadır o. Yıllar ilerlerken hazıra da dağ dayanmaz; Yaşar Ağanın mal varlığı iyice azalmıştır. Birkaç dönüm bağ ve çarşıda dokuz dükkân kalmıştır. Bir de Salim’in işlettiği bir dükkân vardır. Günümüzün Malatya Pazarı şeklindeki bu dükkânda baharat, kuru meyve, fındık fıstık vs. yöresel yiyecekler satılmaktadır. Faruk ise bağla ilgilenmektedir. Yaşar Ağa oğlu Salim’in de çocuklarını kucağına almak istemektedir. Bunun için Salim’i karısından boşatır. Salim bu duruma karşı koyacak gibi olsa da babasının sözünden çıkmaz. Zaten aşkından da yanıp tutuşmadığı, mecburen evli kaldığı karısını hayli yüksek bir nafaka vererek boşar. Yaşar Ağa Salim’e kız bakmaktadır. Fakat yaşı hayli ilerlemiş olan Yaşar Ağa bu kız bulmak için yaptığı gezilerin sonucunda hasta olur ve yatağa düşer.Yaşar Ağa günü gelir, hayata gözlerini yumar. Bu ölümün ardından Yaşar Ağa geriye bir konak on dönüm arazi ve çarşıda 9+1 dükkân bırakır. Üzüm bağlarının olduğu araziyi Faruk, dükkânları ise Salim alır. Aile zaten hep birlikte konakta yaşamaktadır. Günler böyle geçerken aile için ikinci bir trajedi yaşanır. Faruk bakım tamir parasına kıyamadığı külüstür arabasının frenlerinin tutmaması nedeni ile bir kaza geçirir ve vefat eder. Salim bu olay üzerine iyice yıkılır. Altı ay içinde önce babasını, sonra Ağabeyini kaybetmiştir. Yetmezmiş gibi bir de üstüne karısından boşanmış, dul bir adamdır artık. Salim Ağabeyinin çocuklarına babalık yapar. Kendi çocuğu olmadığı için yeğenlerini kendi çocuğu gibi görmektedir. Tabii kader çarklarını hep yağlayıp, dişlileri her daim diri tuttuğu için Salim suratının tam ortasına bir tokat daha yer. Bugüne kadar babasının gölgesinde yaşayan anası Fatma Hanım olaya müdahale eder. Evde iki tane dul ve beş de çocuk vardır. O dullar ayrı, çocuklar babasız, kadın da kocasız bırakılamaz. Bu aileye yeni bir baba/ AĞA lazımdır!Salim bir sabah uyandığında ölen abisinin karısı ile evli barklı bir adam ve beş çocuk babasıdır. Anasının aldığı bu kararı saygıyla karşılamıştır. Yengesi resmi olarak karısı olsa da gerçekte hala yengesidir. Ve ona yenge diye hitap etmektedir; ayrı odalarda uyumaktadırlar.Bu durum bir beş yıl kadar devam eder. Fatma hanımın ölmeye niyeti yoktur. Fakat Salim’in evlenip, erkek çocuk babası olma arzusu gittikçe alevlenmektedir. Yıl 2008 olmuştur. Salim ailenin reisi olarak, anasından müsaade alarak kararını açıklar: evlenecektir! Lakin ilk önce boşanması gerekmektedir. Dava açılır; anlaşmalı olarak boşanırlar. Boşanma işleminden sonra ailenin hayatında en ufak bir değişiklik olmaz. Hacer yine kendi odasında kalmakta, çocuklar kendi odalarında ve Salim’e amca diye hitap etmekte, Salim ise kendi odasındadır. Kendi odasında derin derin bir şeyler düşünmektedir. Bu defa evleneceği kişiyi iyi seçmelidir. İlk ayın sonunda karısı hamile kalmalı ve derhal bir erkek çocuk vermelidir. Salim bu arada eski karısının komşu ilçelerden dul bir adam ile evlendiğini üçüz çocuk dünyaya getirdiğini duyar.
Eski hanım doğurabildiğine göre evliliklerinde çocuk sahibi olamamalarının nedeni kendisi mi acaba?Bu kuşku Salim’in içini kurutur. Gazetelerdeki sağlık köşelerine yazar, araştırır. Sonunda şehre indiği bir gün doktora gidip derdini açar.Doktor Salim’e sperm testi yapacaklarını söyler.
Salim utanç içinde! Spermlerini vermeden önce kendisini kampa alır.
Pekmez içer, bal yer, cevizdi, bademdi, kuvvet verecek ne varsa bunlarla besler canını öyle gider yeniden doktora.Tahlil sonuçları geldiğinde Salim yaptıklarının gayet de işe yaradığını görür. Doktor ona çocuk sahibi olmasına engel bir durum olmadığını söylemiştir.O günü Salim yeniden doğduğu gün ilan eder!Çocuk yapabilecek yapmasına da hanım nerede?Hacer kaynı Salim’in herşeyiyle aktif olarak ilgilenmektedir. Salim’e kız bulmakta, onları bazı testlerden geçirmektedir. Fatma Hanım bu konuda gelini Hacer’e sonsuz güven duymaktadır. Ne de olsa iki oğluna karılık yapmıştır. Salim’in iki yeğeni Kurtuluş ve Emrah yanında çalışmaktadır. Salim dükkâna gelen turistlere, yeğenini götürdüğü doktor kıza, para yatırmaya gittiği bankanın memurelerine bakar… Aradığı kız henüz görünürlerde yoktur. Salim’in çok olmasa da vakti vardır. Beklemeye kararlıdır. Bu sırada yengesi Hacer’in bulduğu kızlara da bakmaktadır ama aradığı onların arasında da yoktur. Peki, aradığı şey nedir? Pek tabii ki aşk! Yaz mevsimi sona ermeden, okullar açılmadan Hacer en küçük oğlu Mesut’un sünnetini yapmak istemektedir.Salim, Fatma nene, Hacer hemen sünnetin hazırlıklarına girişir.Hacer tutturur, sünnet şehirliler gibi salonda olacak, orkestralı olacak diye!Salim kimsenin hatırını kıracak değil. Tamam der, salonda olsun sünnet!Aynı günlerde Çıkrıkçıoğlu ailesi de kızları Gülümser’i; Nevşehir Milletvekillerinden Erdal Altınbaşoğlu’nun biricik oğlu Necati Altınbaşoğlu ile nişanlamak üzeredirler.Gülümser 28 yaşlarında çocukluğundan beri okumaya pek hevesli zehir gibi bir kızdır. Liseyi İstanbul’da Şişli Terakki’de okumuş, sonra İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Harita Mühendisliği bölümünü bitirmiştir.( Yurt dışında doktorasını yapmıştır. Bu süreçte kızın okul masraflarını Erdal Altınbaşoğlu karşılamıştır burs olarak) Kız İlçeye pek nadir gelir gider. Onun tatillerinde genellikle anası, kardeşleri babası yanına gidip gezdirip tozdurmayı tercih etmişlerdir çünkü. Kız geldiğinde de pek ortalarda dolanıp yüzünü kimselere göstermemiştir.Son Ağa’mız Salim Gülümser’i en son ya on dört yaşında iken görmüştür ya On beş!Salim Ağa’nın yeğeni Mesut’un sünnet günü ile Gülümser’in nişanı aynı güne denk geliverir!
Peki, bundan sonra mutlu aşk yaşanacak mı tabii ki hayır!

KİŞİLER:

SALİM BAĞCIOĞLU: (40) ;
GÜLÜM ÇIKRIKÇIOĞLU: (25–28)
HACER BAĞCIOĞLU: (45)
FATMA BAĞCIOĞLU: (60)
KURTULUŞ BAĞCIOĞLU: (21)
EMRAH BAĞCIOĞLU: (17)
BETÜL BAĞCIOĞLU: (15)
ASLI BAĞCIOĞLU : (12)

MESUT BAĞCIOĞLU: (8)
ALİ ÇIKRIKÇIOĞLU: (75)

SEHER ÇIKRIKÇIOĞLU: (41)
ORHAN ÇIKRIKÇIOĞLU: (45)
NECLA ÇIKRIKÇIOĞLU: (25)
AYFER ÇIKRIKÇIOĞLU: (20)
AHMET ÇIKRIKÇIOĞLU: ( 23)
NİLÜFER ÇIKRIKÇIOĞLU : (18)
HANDE: (25)

İSMET: (40)
NEDİM: (55)
OSMAN: (30)
LEVENT: (30)

descriptionson ağa EmptyGeri: son ağa

more_horiz
ben bı sewmıorum heralde su dızııyı :D

descriptionson ağa EmptyGeri: son ağa

more_horiz
bende sadecebi kere denk geldim güzel bişye benzio ama :D

descriptionson ağa EmptyGeri: son ağa

more_horiz
her zaman dedıgım gıbı zewkler we renkler tartısılmaz;)

descriptionson ağa EmptyGeri: son ağa

more_horiz
kesinlikle orası ayrı bi mewzu tabi ;)

descriptionson ağa EmptyGeri: son ağa

more_horiz
Bu dizi bitmedimi
privacy_tip Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
power_settings_newLogin to reply