Türkiye’nin en çok konuşulan ve konuşturan ili neresi diye bir
araştırma yapsalar İzmir açık ara önde çıkar. İzmirli olsun olmasın
herkes, kızını, yazını, zeybek havasını, kumrusunu, çiğdemini,
Kemeraltı’nı, Kordonboyu’nu, Levanten ailelerini, gávur olup
olmadığını, 35,5’unu, körfez kokusunu konuşur durur. Bugüne kadar
hakkında çok yazı yazıldı. Ama son noktayı bundan yaklaşık iki ay önce
yazdığı yazıyla Yılmaz Özdil koydu.
Öyle bir yazıydı ki, İzmirli olmanın bütün kodlarını ayan beyan ortaya
dökmüştü. Özdil’in yazısı hálá gündemde. İzmirli olup da okumayan yok.
Herkes internet üzerinden birbirine gönderiyor ve yazıdaki kodları
tartışıyor. Buradan yola çıktık, geniş çaplı bir araştırma yaptık. İzmir’in ileri gelen isimlerine İzmirli olmanın onlar için ne anlama geldiğini sorduk. İzmirliliğin şifresini çözdük.
Yılmaz Özdil
HER ŞEY BU YAZIYLA BAŞLADI
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İZMİR
Türkiye’den sıkıldığım zaman İzmir’e
giderim ben. Simite gevrek deriz biz... Çekirdeğe çiğdem. Kordon
elektrik aleti değildir. Kumru da kuş değildir bizim için... Yengen’i
yeriz. Sen sigorta dersin... Biz asfalya deriz. Uzatmayız... Gidiyom
geliyom deriz.
Evimiz isterse 800 metrekare olsun, balkonda otururuz. Hıdrellez filan gibi mazeretler uydurur, sabaha kadar sokaklarda içeriz.
Paraşüt kulesinden atlamayana kız vermezler; kızlarımızı da tavlayamazsın ha... Canı çekerse, o seni tavlar!
Bak
iddia ediyorum, okey şampiyonası düzenlense, İzmirli kadınlar alır
kupayı... Erkekleriyle kahveye giderler çünkü... Şaşırdın di mi? Al
buna da şaşır, nargile içerler... Askılı giyerler, şortla gezerler,
öküz gibi bakarsan, bi çakar, bi de duvardan yersin... Gönül Yazar’ız,
Sezen Aksu’yuz; bir gül takıp da saçlarına, çıktı mı deprem sanırdın
kantosuna, Karantinalı Despina’yız... Sensin Varoş! Biz tenekeli
mahallede bile el ele gezeriz.
Erkeklerimiz de fena değildir
hani... Detaya girmeyeyim, Ayhan Işık, Metin Oktay, Mustafa Denizli
mesela, bi fikir verir sana... Ertuğrul Özkök’ün kırdığı cevizleri
okuyoruz; eşi kafasına ütü atmış...
Hava güzel, daralırız, okulu ekeriz. Mezun olduktan sonra öğretmeniyle kadeh tokuşturmayan öğrenciyi zor bulursun İzmir’de.
Siz sembol diyorsunuz ama, saat kaç diye Saat Kulesi’ne bakanı
bulamazsın, altında buluşanlar bile zahmet edip kafasını kaldırmaz!
Rahatızdır...
Çocukları Kemeraltı’da kaybederiz, alışverişe devam ederiz, esnaftan
biri bulup getirir, çıkışta Kemeraltı Karakolu’ndan alırız... Ağlayıp
zırlamak bi yana, çoğu dondurmayı bitirmediği için ayrılmak istemez
karakoldan, iyi mi...
Aceleye gelemeyiz! Bir sene önceden
duyurmaya başla, de ki, 22 Ağustos saat 20’de tiyatro başlıyor...
20.30’da geliriz... Sanatçılar da İzmirliyse, tiyatro zaten 21’de filan
başlar...
35’imiz var. 35 buçuğumuz da var. Arkadan
sirenleriyle isterse Cumhurbaşkanı gelsin, bana mı sordu, tarladan
gitsin, makam arabasına yol vermeyiz.
Ertuğrul Özkök
80 yaşındaki annem yazıyı okuyunca Yılmaz Özdil’i aramış
Yılmaz Özdil’in İzmir yazısı çıktığı gün İzmir’deydim.
Annemin yaş gününü kutluyorduk.
Ailemizin dört nesli oradaydı.
Baktım annem yazıyı okumuş. Kız kardeşlerim okumuş. Onların çocukları da okumuş.
Gerçekten olağanüstü bir yazıydı.
Üç gün sonra Yılmaz aradı.
"Abi bugün hayatımda ilk defa bi genel yayın yönetmeninin annesinden telefon aldım" dedi.
80 yaşındaki annem aramış ve yazıyı ne kadar çok sevdiğini anlatmış.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yazı, İzmirli kadınlar ve genç kızlar için bir methiye gibiydi.
O yazıyı ben de çok sevdim.
En çok hoşuma gideni ise, "Kemeraltı’nda kaybolmak" tespitiydi.
Her İzmirli çocuk mutlaka Kemeraltı’nda bir kere kaybolmuş ve karakolda annesini babasını beklemiştir.
Kimse heyecanlanmaz.
Türkiye’de hemşerilik duyguları kuvvetlidir.
İzmir’de ise hemşerilik duygusunu aşan, daha farklı bir şey var. Her İzmirli,
hiçbir zaman dönmese bile, bir gün mutlaka şehrine döneceği duygusuyla
yaşar.
Bana göre izmirin en çekici tarafı, kadınsı bir şehir oluşudur.
Daha doğrusu kadın duruşu çok kuvvetli bir şehir oluşu.
Hepimiz bu duruş ve meydan okumayla çok övünürüz.
Erkeklerimiz de, bu duruşun arkasında saf tutmaktan acayip keyif alır.
Mustafa Denizli (BJK Teknik Direktörü)
İzmirli olmak her faturayı cezalı ödemektir
İzmirli hiçbir yere vaktinde gidemez. Ben hayatta bir tek işime vaktimde giderim. Onu da İstanbul’da öğrendim. Elektrik, su, doğalgaz fark etmez. İzmirli olmak her faturayı cezalı ödemektir. İzmir özgürlükler şehridir. Kordon’da iki gencin öpüşmesi olağandır bizim için. Bu manzaraya bir tek İstanbullular bakar ve şaşırır.
Yaşar Aksoy (İzmir araştırmacısı yazar)
Victor Hugo söylemiş: İzmir bir prensestir
Victor
Hugo’ya katılmamak elde mi? "Les Orientales" isimli kitabına bulunan
"La Captive" isimli şiirinin ilk dizesinde, "Smyrne est une princesse"
demiştir. Yani, "İzmir bir prensestir." Hugo, İzmir’e hiç ayak basmadan, çok uzaklardan şöyle bir bakıp, ona nasıl prenses diyebilmiştir? Bunun sebebi İzmir’in baskın "dişilik" özeliğidir. Bir Amazon kraliçesi tarafından kurulduğu efsanelere kazınmıştır.İzmir üzerine yazılmış her şiir buram buram dişilik kokar. O bir prensestir,
bazen bir sevgili veya eş, bazen kız kardeştir, bazen de küçük bir kız çocuğu.
Sezen Aksu
İZMİR’İN KIZLARI SEVİŞE SEVİŞE ÖLÜR DÖVÜŞE DÖVÜŞE DE İCABINDA
İzmir'in sembol isimlerinden Sezen Aksu geçen yılki albümünde izmir kızlarını şöyle anlatıyor:
İzmir’in kızları bir elinde de cımbızları / Dişidir, anadır, efedir gidinin
tatlı huysuzları / Çıktılar mıydı ipek çoraplarla kordon boyuna /
Savaşta da, aşkta da esaslıdır kadın duruşları / izmir’in kızları / Korku yok kitabında
İzmir’in kızları / Ayıptır söylemesi laf aramızda / Sevişe sevişe de ölür, / Dövüşe dövüşe de icabında
Şakir Eczacıbaşı (İstanbul Kültür Sanat Vakfı Başkanı)
Seksen yaşına geldim, bugünün İzmir’ini neredeyse tanımıyorum
Çocukluğumun İzmir’inde
Türkler ve azınlıklar iç içe yaşarlardı. Ben onların Rum, Ermeni ya da
Musevi olduklarını, Türklerden başka bir din ve ırktan geldiklerini
ancak ilkokula gittiğimde öğrenmiş, çok şaşırmıştım. Kentin ekonomisi,
"Levantenler" ve azınlıkların elindeydi. İttihat ve Terakki döneminin
insanları, azınlık ve Levantenlerin bu gücü karşısında İzmir’in
Türkleştirilmesi için savaşıma girişmiş. İzmirli bir eczacı olan babam
Süleyman Eczacıbaşı da bu ortamda yetişmiş, cumhuriyet devrimlerine
gönül vermiş bir kişiydi. Türklerle azınlıkların dostluk içinde
yaşadıkları İzmir,
1. Dünya Savaşı’ndan sonra değişmiş, dostlukların yerini düşmanlıklar
almaya başlamıştı. Bu ilişkiler, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olayları, [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Çıkarması gibi nedenlerle, daha da kopmuştu. Böylece çocukluğumun İzmir’iyle bugünün izmir'i,
yalnızca sokaklarınnın değişmesiyle değil, bu toplumsal kopuşlarla da
farklılaşmıştı. Seksen yaşına geldiğim bu günlerde yaşadıklarımı
özlemle anıyorum. Bugünün İzmir’ini ise neredeyse tanımıyorum...
Lucien Arkas (İşadamı)
Burada bir büyü var, ailem 300 yıl önce geldi, bir daha da gidemedi
Burada bir büyü var, herkesi kendine bağlar. Benim ailem de 300 yıl önce geldi
bir daha gitmedi... Bu şehirde yaşamak için çok nedenim var; farklı
kültürlerin uyumu, insanının samimiyeti ve yetenekli oluşu, balığın
lezzeti, yazın imbatı ve tabii İzmir’in kızları ile güzel insanları... Dünyaya açılan bir liman... Arkasında da
bu ülkenin en bereketli toprakları uzanıyor. Tarih desen tarih, turizm desen turizm. Böyle bir kentten vazgeçilir mi? Ben bu şehrin tadını
çıkardım ve tadı damağımda kaldı. İzmir Akdeniz’in en güzel şehriydi, halen güzel fakat betonlaşmayı sınırlamazsak solup gidecek korkarım.
Tan Sağtürk (Balet)
Öyle insanlardır ki taştan yapılmış bir kaleye kadife derler
"Zeytin kokar Tanrıların ağzı, benim doğduğum memlekette" dedim. Fransa’da, benimle röportaja gelen Fransız gazetecileri sormuşlardı. Röportaj bu başlıkla yayınlandı. Ege’de batıdan, Yunanistan]’dan
gelen dalgalar, çakıl taşlarını okşar. O saatlerde turunçlar
turunculaşırken, imbat rüzgarı içinizi ürpertirken dünyaya geldim. Su
birikintilerinde kağıttan gemiler yüzdürdüm. Sokaklara doyamadım. İzmir’de bir kale vardır. Taştan yapılmıştır ama İzmirliler ona Kadifekale adını koymuşlardır. İzmir’de doğup yaşayanların taşa yakıştırdıkları sıfata bakın: Kadife.
İpek Tuzcuoğlu (Oyuncu)
Akdenizli bir Anadolulu olma şansıdır İzmir. Ama insanı pek tekin değildir. Siz siz olun bir İzmirlinin asfalyalarını (sigortalarını) sakın attırmayın.
Sinem Güven (Manken)
Kızım
14 aylık ama İzmirli kanı yüz metre öteden belli oluyor. Cıvıl cıvıl ve
özgüvenli. Annemin bana yaptığını ben de ona yapıyorum. Ben nasıl 19
yaşından beri maddi olarak özgürsem o da olacak.
Zeynep Aksoy (Modacı)
Uğruna şarkıların, şiirlerin yazıldığı kadınların memleketidir İzmir. Sabahları kár yoluna, akşamları yar yoluna giden erkeklerin şehridir.
Öner Evez (Koreograf)
İzmir’in kızları güzeldir, çünkü aileleri onlara değer verir, eğitimleri önemsenir, özgüvenleri yüksektir.
Tania Eskenazi (Modacı)
Garip, kendine has, doğuştan gelen bir kültürdür gavur İzmirli olmak! İzmir şehri açık, ileri görüşlü, özgüveni yüksek ama ukala olmayan bir nesil yetiştirir.
Nuri Çolakoğlu (Gazeteci)
İzmirli geniş bakar geniş düşünür, yüksek sesle konuşur
İzmir yüzyıllardır Anadolu’nun dünyaya açılan penceresi olagelmiş. Bu pencereden ışık girmiş, yenilik girmiş. Onun için İzmir’in
insanları dünyaya daha rahat bakar, yenilikçidir. Kaç göç
yaşanmamıştır. Bundan 50 yıl önce Daryo Moreno Göztepe sahilinde bir
kayığa uzanmış, elinde gitarı şarkılarını söylerken, İzmir’in
kızları, erkekleri bu müziği denizde çevresinde yüzerek dinliyordu.
Genç kızlar ve erkekler karşı cinsten olanlarla topluca gezilip
tozulabileceğini daha çok küçük yaşta öğreniyorlardı. Terakkiperver
Fırka’dan Demokrat Parti’ye kadar Türkiye’deki birçok yeni hareketin çıkış noktasıydı İzmir.
Bu nedenle İzmirli geniş bakar, geniş düşünür, yüksek sesle konuşur,
karşıdan yükselen sesi de dinler, kabul etmese bile onunla birlikte yaşamayı bilir.
(Devamı assagıda....)
araştırma yapsalar İzmir açık ara önde çıkar. İzmirli olsun olmasın
herkes, kızını, yazını, zeybek havasını, kumrusunu, çiğdemini,
Kemeraltı’nı, Kordonboyu’nu, Levanten ailelerini, gávur olup
olmadığını, 35,5’unu, körfez kokusunu konuşur durur. Bugüne kadar
hakkında çok yazı yazıldı. Ama son noktayı bundan yaklaşık iki ay önce
yazdığı yazıyla Yılmaz Özdil koydu.
Öyle bir yazıydı ki, İzmirli olmanın bütün kodlarını ayan beyan ortaya
dökmüştü. Özdil’in yazısı hálá gündemde. İzmirli olup da okumayan yok.
Herkes internet üzerinden birbirine gönderiyor ve yazıdaki kodları
tartışıyor. Buradan yola çıktık, geniş çaplı bir araştırma yaptık. İzmir’in ileri gelen isimlerine İzmirli olmanın onlar için ne anlama geldiğini sorduk. İzmirliliğin şifresini çözdük.
Yılmaz Özdil
HER ŞEY BU YAZIYLA BAŞLADI
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
İZMİR
Türkiye’den sıkıldığım zaman İzmir’e
giderim ben. Simite gevrek deriz biz... Çekirdeğe çiğdem. Kordon
elektrik aleti değildir. Kumru da kuş değildir bizim için... Yengen’i
yeriz. Sen sigorta dersin... Biz asfalya deriz. Uzatmayız... Gidiyom
geliyom deriz.
Evimiz isterse 800 metrekare olsun, balkonda otururuz. Hıdrellez filan gibi mazeretler uydurur, sabaha kadar sokaklarda içeriz.
Paraşüt kulesinden atlamayana kız vermezler; kızlarımızı da tavlayamazsın ha... Canı çekerse, o seni tavlar!
Bak
iddia ediyorum, okey şampiyonası düzenlense, İzmirli kadınlar alır
kupayı... Erkekleriyle kahveye giderler çünkü... Şaşırdın di mi? Al
buna da şaşır, nargile içerler... Askılı giyerler, şortla gezerler,
öküz gibi bakarsan, bi çakar, bi de duvardan yersin... Gönül Yazar’ız,
Sezen Aksu’yuz; bir gül takıp da saçlarına, çıktı mı deprem sanırdın
kantosuna, Karantinalı Despina’yız... Sensin Varoş! Biz tenekeli
mahallede bile el ele gezeriz.
Erkeklerimiz de fena değildir
hani... Detaya girmeyeyim, Ayhan Işık, Metin Oktay, Mustafa Denizli
mesela, bi fikir verir sana... Ertuğrul Özkök’ün kırdığı cevizleri
okuyoruz; eşi kafasına ütü atmış...
Hava güzel, daralırız, okulu ekeriz. Mezun olduktan sonra öğretmeniyle kadeh tokuşturmayan öğrenciyi zor bulursun İzmir’de.
Siz sembol diyorsunuz ama, saat kaç diye Saat Kulesi’ne bakanı
bulamazsın, altında buluşanlar bile zahmet edip kafasını kaldırmaz!
Rahatızdır...
Çocukları Kemeraltı’da kaybederiz, alışverişe devam ederiz, esnaftan
biri bulup getirir, çıkışta Kemeraltı Karakolu’ndan alırız... Ağlayıp
zırlamak bi yana, çoğu dondurmayı bitirmediği için ayrılmak istemez
karakoldan, iyi mi...
Aceleye gelemeyiz! Bir sene önceden
duyurmaya başla, de ki, 22 Ağustos saat 20’de tiyatro başlıyor...
20.30’da geliriz... Sanatçılar da İzmirliyse, tiyatro zaten 21’de filan
başlar...
35’imiz var. 35 buçuğumuz da var. Arkadan
sirenleriyle isterse Cumhurbaşkanı gelsin, bana mı sordu, tarladan
gitsin, makam arabasına yol vermeyiz.
Ertuğrul Özkök
80 yaşındaki annem yazıyı okuyunca Yılmaz Özdil’i aramış
Yılmaz Özdil’in İzmir yazısı çıktığı gün İzmir’deydim.
Annemin yaş gününü kutluyorduk.
Ailemizin dört nesli oradaydı.
Baktım annem yazıyı okumuş. Kız kardeşlerim okumuş. Onların çocukları da okumuş.
Gerçekten olağanüstü bir yazıydı.
Üç gün sonra Yılmaz aradı.
"Abi bugün hayatımda ilk defa bi genel yayın yönetmeninin annesinden telefon aldım" dedi.
80 yaşındaki annem aramış ve yazıyı ne kadar çok sevdiğini anlatmış.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Yazı, İzmirli kadınlar ve genç kızlar için bir methiye gibiydi.
O yazıyı ben de çok sevdim.
En çok hoşuma gideni ise, "Kemeraltı’nda kaybolmak" tespitiydi.
Her İzmirli çocuk mutlaka Kemeraltı’nda bir kere kaybolmuş ve karakolda annesini babasını beklemiştir.
Kimse heyecanlanmaz.
Türkiye’de hemşerilik duyguları kuvvetlidir.
İzmir’de ise hemşerilik duygusunu aşan, daha farklı bir şey var. Her İzmirli,
hiçbir zaman dönmese bile, bir gün mutlaka şehrine döneceği duygusuyla
yaşar.
Bana göre izmirin en çekici tarafı, kadınsı bir şehir oluşudur.
Daha doğrusu kadın duruşu çok kuvvetli bir şehir oluşu.
Hepimiz bu duruş ve meydan okumayla çok övünürüz.
Erkeklerimiz de, bu duruşun arkasında saf tutmaktan acayip keyif alır.
Mustafa Denizli (BJK Teknik Direktörü)
İzmirli olmak her faturayı cezalı ödemektir
İzmirli hiçbir yere vaktinde gidemez. Ben hayatta bir tek işime vaktimde giderim. Onu da İstanbul’da öğrendim. Elektrik, su, doğalgaz fark etmez. İzmirli olmak her faturayı cezalı ödemektir. İzmir özgürlükler şehridir. Kordon’da iki gencin öpüşmesi olağandır bizim için. Bu manzaraya bir tek İstanbullular bakar ve şaşırır.
Yaşar Aksoy (İzmir araştırmacısı yazar)
Victor Hugo söylemiş: İzmir bir prensestir
Victor
Hugo’ya katılmamak elde mi? "Les Orientales" isimli kitabına bulunan
"La Captive" isimli şiirinin ilk dizesinde, "Smyrne est une princesse"
demiştir. Yani, "İzmir bir prensestir." Hugo, İzmir’e hiç ayak basmadan, çok uzaklardan şöyle bir bakıp, ona nasıl prenses diyebilmiştir? Bunun sebebi İzmir’in baskın "dişilik" özeliğidir. Bir Amazon kraliçesi tarafından kurulduğu efsanelere kazınmıştır.İzmir üzerine yazılmış her şiir buram buram dişilik kokar. O bir prensestir,
bazen bir sevgili veya eş, bazen kız kardeştir, bazen de küçük bir kız çocuğu.
Sezen Aksu
İZMİR’İN KIZLARI SEVİŞE SEVİŞE ÖLÜR DÖVÜŞE DÖVÜŞE DE İCABINDA
İzmir'in sembol isimlerinden Sezen Aksu geçen yılki albümünde izmir kızlarını şöyle anlatıyor:
İzmir’in kızları bir elinde de cımbızları / Dişidir, anadır, efedir gidinin
tatlı huysuzları / Çıktılar mıydı ipek çoraplarla kordon boyuna /
Savaşta da, aşkta da esaslıdır kadın duruşları / izmir’in kızları / Korku yok kitabında
İzmir’in kızları / Ayıptır söylemesi laf aramızda / Sevişe sevişe de ölür, / Dövüşe dövüşe de icabında
Şakir Eczacıbaşı (İstanbul Kültür Sanat Vakfı Başkanı)
Seksen yaşına geldim, bugünün İzmir’ini neredeyse tanımıyorum
Çocukluğumun İzmir’inde
Türkler ve azınlıklar iç içe yaşarlardı. Ben onların Rum, Ermeni ya da
Musevi olduklarını, Türklerden başka bir din ve ırktan geldiklerini
ancak ilkokula gittiğimde öğrenmiş, çok şaşırmıştım. Kentin ekonomisi,
"Levantenler" ve azınlıkların elindeydi. İttihat ve Terakki döneminin
insanları, azınlık ve Levantenlerin bu gücü karşısında İzmir’in
Türkleştirilmesi için savaşıma girişmiş. İzmirli bir eczacı olan babam
Süleyman Eczacıbaşı da bu ortamda yetişmiş, cumhuriyet devrimlerine
gönül vermiş bir kişiydi. Türklerle azınlıkların dostluk içinde
yaşadıkları İzmir,
1. Dünya Savaşı’ndan sonra değişmiş, dostlukların yerini düşmanlıklar
almaya başlamıştı. Bu ilişkiler, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül olayları, [Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.] Çıkarması gibi nedenlerle, daha da kopmuştu. Böylece çocukluğumun İzmir’iyle bugünün izmir'i,
yalnızca sokaklarınnın değişmesiyle değil, bu toplumsal kopuşlarla da
farklılaşmıştı. Seksen yaşına geldiğim bu günlerde yaşadıklarımı
özlemle anıyorum. Bugünün İzmir’ini ise neredeyse tanımıyorum...
Lucien Arkas (İşadamı)
Burada bir büyü var, ailem 300 yıl önce geldi, bir daha da gidemedi
Burada bir büyü var, herkesi kendine bağlar. Benim ailem de 300 yıl önce geldi
bir daha gitmedi... Bu şehirde yaşamak için çok nedenim var; farklı
kültürlerin uyumu, insanının samimiyeti ve yetenekli oluşu, balığın
lezzeti, yazın imbatı ve tabii İzmir’in kızları ile güzel insanları... Dünyaya açılan bir liman... Arkasında da
bu ülkenin en bereketli toprakları uzanıyor. Tarih desen tarih, turizm desen turizm. Böyle bir kentten vazgeçilir mi? Ben bu şehrin tadını
çıkardım ve tadı damağımda kaldı. İzmir Akdeniz’in en güzel şehriydi, halen güzel fakat betonlaşmayı sınırlamazsak solup gidecek korkarım.
Tan Sağtürk (Balet)
Öyle insanlardır ki taştan yapılmış bir kaleye kadife derler
"Zeytin kokar Tanrıların ağzı, benim doğduğum memlekette" dedim. Fransa’da, benimle röportaja gelen Fransız gazetecileri sormuşlardı. Röportaj bu başlıkla yayınlandı. Ege’de batıdan, Yunanistan]’dan
gelen dalgalar, çakıl taşlarını okşar. O saatlerde turunçlar
turunculaşırken, imbat rüzgarı içinizi ürpertirken dünyaya geldim. Su
birikintilerinde kağıttan gemiler yüzdürdüm. Sokaklara doyamadım. İzmir’de bir kale vardır. Taştan yapılmıştır ama İzmirliler ona Kadifekale adını koymuşlardır. İzmir’de doğup yaşayanların taşa yakıştırdıkları sıfata bakın: Kadife.
İpek Tuzcuoğlu (Oyuncu)
Akdenizli bir Anadolulu olma şansıdır İzmir. Ama insanı pek tekin değildir. Siz siz olun bir İzmirlinin asfalyalarını (sigortalarını) sakın attırmayın.
Sinem Güven (Manken)
Kızım
14 aylık ama İzmirli kanı yüz metre öteden belli oluyor. Cıvıl cıvıl ve
özgüvenli. Annemin bana yaptığını ben de ona yapıyorum. Ben nasıl 19
yaşından beri maddi olarak özgürsem o da olacak.
Zeynep Aksoy (Modacı)
Uğruna şarkıların, şiirlerin yazıldığı kadınların memleketidir İzmir. Sabahları kár yoluna, akşamları yar yoluna giden erkeklerin şehridir.
Öner Evez (Koreograf)
İzmir’in kızları güzeldir, çünkü aileleri onlara değer verir, eğitimleri önemsenir, özgüvenleri yüksektir.
Tania Eskenazi (Modacı)
Garip, kendine has, doğuştan gelen bir kültürdür gavur İzmirli olmak! İzmir şehri açık, ileri görüşlü, özgüveni yüksek ama ukala olmayan bir nesil yetiştirir.
Nuri Çolakoğlu (Gazeteci)
İzmirli geniş bakar geniş düşünür, yüksek sesle konuşur
İzmir yüzyıllardır Anadolu’nun dünyaya açılan penceresi olagelmiş. Bu pencereden ışık girmiş, yenilik girmiş. Onun için İzmir’in
insanları dünyaya daha rahat bakar, yenilikçidir. Kaç göç
yaşanmamıştır. Bundan 50 yıl önce Daryo Moreno Göztepe sahilinde bir
kayığa uzanmış, elinde gitarı şarkılarını söylerken, İzmir’in
kızları, erkekleri bu müziği denizde çevresinde yüzerek dinliyordu.
Genç kızlar ve erkekler karşı cinsten olanlarla topluca gezilip
tozulabileceğini daha çok küçük yaşta öğreniyorlardı. Terakkiperver
Fırka’dan Demokrat Parti’ye kadar Türkiye’deki birçok yeni hareketin çıkış noktasıydı İzmir.
Bu nedenle İzmirli geniş bakar, geniş düşünür, yüksek sesle konuşur,
karşıdan yükselen sesi de dinler, kabul etmese bile onunla birlikte yaşamayı bilir.
(Devamı assagıda....)